Cum sociis Theme natoque penatibus et magnis dis parturie montes, nascetur ridiculus mus. Curabitur ullamcorper id ultricies nisi.

1-677-124-44227 184 Main Collins Street, West Victoria 8007 Mon - Sat 8.00 - 18.00, Sunday CLOSED
Follow Us
Photo by Anastasia Shuraeva: https://www.pexels.com/photo/bowls-vegetables-dish-over-a-tree-stump-6232611/

AYURVEDA – BESLENME VE SİNDİRİMDE ALTI TAT

Ayurveda; Ayur “yaşam” ve Veda “bilme, bilgi” kelimelerinden oluşur. Yaklaşık beş bin senelik geleneksel Hint tıp bilimidir. Gizli, saklı değil açık, net ve sadedir. Sağlıklı ve uzun yaşama sanatıdır. Ayurvedanın kendini ifade ettiği bakış açısını yakalamak önemlidir. Evrenin dokusunun mükemmel halini gözlemleyerek oluşturulmuştur. Yaşamda evren ile büyük bir ahenk vardır.

 

Ayurveda’ nın da dayandığı yaradılış felsefesine göre evren ve evrende yaratılmış olan her şey beş elementten oluşur. Boşluk, hava, ateş, su ve toprak. Bu noktada adım adım ilerlediğimizde yaratılmış olan her besin kaynağı da bu elementleri içerir. Ayurvedaya göre altı tat vardır ve bu tatlar da beş elementi kapsar. Her bir tatta bazı elementler daha baskındır. Tatların taşınmasında esas olan element sudur. Su molekülleri tatları taşır, ağzımız kuru ise tat alamayız. Bildiğimiz bir tadı sadece düşünmek bile ağzı sulandırır.

 

Beden tipimiz yani doshalarımız da elementlerden oluştuğuna göre her tadın vata, pitta ve kapha dosha üzerinde etkisi farklıdır.

 

Ayurvedada Beslenme “Rasa” dır. Kavram olarak hayattan tat alma, ilgi duyma, öz, nektar, plazma anlamlarına da gelir. Bunlar çok güçlü kavramlardır. Beslenme sadece fiziksel değil zihinseldir.

 

Tatlar ve elementler arasında çok derin bir iletişim vardır. Ateş, hava ve boşluk elementleri yukarı eğilimli olup hafif tatlardır ve bedenin yukarı bölümünde toplanır, hafiflik hissi verir. Su ve toprak elementleri ise aşağı eğilimli olup ağır tatlardır ve bedenin aşağı bölümünde toplanır ve ağırlık oluşturur. Buna bağlı olarak da yediğimiz besinler ile hafiflik ve ağırlık hisleri oluşur. Beslenmede bu şekilde sınıflandırdığımız ağır ve hafif tatları oluşturan her bir elementi de besleyen yiyecekler vardır. Buna göre; toprak elementini besleyen yiyecekler; tohumlar, kuruyemişler, etler, mantarlar, kök sebzeler,pirinç gibi hububatlar, fasulye, barbunya, güneşte kurutulmuş meyveler ve minerallerdir.

 

Su elementini besleyen yiyecekler; süt ve süt ürünleri, kavun, karpuz gibi sulu meyveler, kabak,salatalık gibi sulu sebzeler ve tuzdur.

 

Ateş elementini besleyen yiyecekler; baharatlar, ananas, limon, greyfurt gibi ekşi meyveler, tütünler ve alkollerdir.

 

Hava elementini besleyen yiyecekler; sert ve ham halde toplanıp kurutulmuş meyveler, ham sebze ve meyveler, brokoli, lahana gibi sert sebzeler, patates, patlıcan, domates ve baklagillerdir.

 

Boşluk elementini besleyen yiyecekler; filizler, taze sebze suları, yosunlardır. Bu elementleri ve beslendikleri yiyecekleri göz önünde bulundurarak doshamızın hangi tatlardan nasıl etkileneceğini ve hangi tatlarla dengelenebileceğini görebiliriz.

 

Ayurvedada altı tadın dengesi yaşamın anahtarlarından biridir. Yaratılışımızdaki beş elementi bu altı tadın elementler kombinasyonunda görürüz. Ayurveda, bir yemekteki yağ, protein ve karbonhidrat miktarlarını dengelemeyle ilgili Batı beslenme modelinden farklı olarak, beş elementi dengelemeye de odaklanır. Her bir tadın yapısını ve bize etkisini çözdüğümüzde sindirimimizi dengeleyebilir ve doğru beslenebiliriz. Ayurveda, her öğünde bu altı tat bulunursa doshaların da dengede olur demektedir. Beslenmede denge, sağlıklı bir beden ve sağlıklı bir zihin demektir.

 

Bu altı tat sırası ile: Tatlı-Ekşi-Tuzlu-Keskin -Acı-Buruk tur. Bizde ve batı yemeklerinde en çok tatlı, ekşi, tuzlu tatlar ön plandadır. Diğer tatlar olmadığında dengesizlik söz konusudur. ”Benzer benzeri arttırır, zıtlar denge getirir” kavramı doshaları dengelemek için anahtar Ayurvedik bir ilkedir. Yani kendimizi bildiğimiz ve niteliklerimizin farkında olduğumuzda, tatlar da zıttı ile dengelenecek ve sanki sırlar çözülecektir. Örneğin; tatlı, ekşi ve tuzlu yiyecekleri çok tüketiyorsak, öğünlerimize acı, keskin ve buruk tatlar ekleyerek

dengemizi sağlayabileceğiz.

 

Tatların elementlerine ve özelliklerine bakacak olursak;

 

1.Tatlı Tat-Madhura: Toprak ve su elementleri baskındır. Ağır, serinletici, yağlı, yumuşak niteliklere sahiptir. Pitta ve vata doshayı azaltarak, kapha doshayı da arttırarak dengeye getirir. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, yaşamın tadı… dediğimizde aslında vurguladığımız sevgidir. Sevgi tatlıdır. Sevdiklerimize tatlım, balım, şekerim deriz değil mi? Tatlılar da kendi içinde sert ve hafif tatlılar olarak ayrılır. Sert tatlılar; bal, hurma, şeker… Hafif tatlılar; süt, pirinç, buğday… Bunlardan birini yediğimiz an tüm hücrelerimiz sevgi olur. Tatlıyı tamamen hayatımızdan çıkarmak da çok tatlı yemek de tehlike sınırıdır, dengeli tüketilmelidir. Fazla tatlı tüketmek kapha doshayı ağırlaştıracağı için tembellik, ağırlık tıkanıklık, ödem yapar. Ölçülü tüketildiğinde uzun ömürlü oluruz. Cilt sağlığı, duyular, vücudun genel gelişimi için faydalıdır. Psikolojik olarak da aşırı tatlı tüketimi kin, sahiplenme, açgözlülük ve bağımlılık yaratır. Kararında alındığında zihni ve sinirleri yatıştırır, neşeyi, sevgiyi şefkati arttırır, canlandırır.

 

2.Ekşi Tat-Amla: Toprak ve ateş elementleri baskındır. Akışkan, sıvı, hafif, yağlı, sıcak niteliklere sahiptir. Vatayı azaltarak, pitta ve kaphayı da arttırarak dengeye getirir. Yoğurt, sirke, peynir, narenciye, yeşil üzüm, fermante yiyecekler ekşi tat örnekleridir. Ekşi tat zekayı ve duyuları keskinleştirir. Tüm spazmlara iyidir, metabolizmayı uyarır ve kalbimizi besler. Fazlası ise akciğerleri tıkar. Psikolojik olarak; bütünü algılama, takdir etme ve ayırt etme gücünü arttırır, dikkatin süresini uzatır. Miktar arttıkça kıskançlık, yargılama başlar. Örneğin; bir ilişki sona erdiğinde ağzınızın tadı ekşi olur çünkü yargı devrededir.

 

3.Tuzlu Tat-Lavana: Su ve ateş elementleri baskındır. Ağır, yağlı ve ısıtıcı niteliklere sahiptir. Vatayı azaltarak, pitta ve kaphayı arttırarak dengeye getirir. Kaya tuzu, susam, deniz börülcesi tuzlu tat örnekleridir. Yemeğin ve her tadın tadını iyileştirir, ortaya çıkarır ve güzelleştirir. Biraz fazla olduğunda ise diğer tatları siler. Kolondaki gazların emilimini ve elektrolit dengeyi sağlar. Psikolojik olarak; şevk, ilham, güven ve cesaret verir. Fazla tüketilirse de kan kalınlaşır, ödem oluşur, cilt kırışır, erken yaşlanır, depresif hal oluşur. Hayatın tadı tuzu demek boşuna değildir. Tuz olmadan tüm hayat tatsız bir hal alır.

 

4.Keskin Tat-Katu: Hava ve ateş elementleri baskındır. Hafif, kurutucu, sıcak, berrak ve yayılımcı niteliklere sahiptir. Kaphayı azaltarak, pitta ve vatayı arttırarak dengeye getirir. Acı biberler, karabiber, hardal, zencefil, turp, sarımsak keskin tat örnekleridir. Az ve ölçülü alınan keskin tat ağzı temizler, dolaşımı hızlandırır, yağı yakar, kanı inceltir ve parazitleri atar. Sindirim ateşi tutuşur, sindirim ve emilim sağlanır. Çok tüketilirse de susuzluk, yorgunluk ve üreme hormonları etkilenir, eklem ağrılarını arttırır. Psikolojik olarak; engelleri aşma, yaşam gücünün artması ve odaklanmış zihin ile kararlılık artar. Agresiflik, kıskançlık olabilir. Tatlı tat keskin tadın olumsuz etkilerini siler.

 

5.Acı Tat-Tikta: Hava ve boşluk elementleri baskındır. Hafif, kuru, berrak ve serinletici niteliklere sahiptir. Vatayı arttırarak, pitta ve kaphayı da azaltarak dengeler. Narın beyaz kısmı, kahve, zerdeçal kökü, anason acı tat örnekleridir. Acı tat kendi başına lezzetsiz ama diğer tatların altındaki tatdır. Ölçülü acı tat bağırsaklara ve sindirime iyi gelir, cildi güçlendirir. Fazla acı kuruluk yapar, kemik iliğini azaltır. Psikolojik olarak; fazlası şüphecilik yapar, kararında alındığında zihni içe döndürür, tutku ve arzuları azaltır, farkındalığı arttırır. Hayatınızda acı varsa tatlı yemek zihinsel denge sağlayacaktır. Aslında baktığımızda topraklarımızdaki geleneklerde de bunu görürüz.

 

6.Buruk Tat-Kashaya: Hava ve toprak elementi baskındır. Ağır, kuru, sert ve serinletici niteliklere sahiptir. Pitta ve kaphayı azaltarak, vatayı arttırarak dengeler. Ham meyveler, nar,

bakla, yeşil yapraklı sebzeler buruk tat örnekleridir. Ölçülü tüketilirse iltihaplara ve tıkanmalara iyi gelir. Fazlası spazm, ağızda kuruluk ve kabızlık yapar. Psikolojik olarak; fazlası zihni dağıtır, korku, endişe, takıntı, sinir yapar, kararında alındığında zihni organize eder.

 

Ayurveda sindirime “Pachana” der. Beslenme ve sindirim bir ipteki iki cambaz gibidir ve denge ile hareket ederler. Dilin farklı bölgeleri farklı organlarımızla ilgili olduğu gibi altı tadı da farklı bölgelerden alır. Sindirimi başlatan dildeki tat algısıdır. Dilin ucu her zaman tatlı tadı alır. Ayurvedaya göre bir öğünün tamamen sindirilmesi için altı saat gerekir. Altı tadı içeren bir beslenme ardından sindirim tamamlandıktan sonra yenen yemek hem çok sağlıklı hem de çok tatminkar olur. Bununla birlikte tatmin eden bir öğünden sonra gereksiz ara öğünler de olmayacaktır. Tüm sindirim süreci, ilk lokmayı ağzımıza aldığımız ve tükürüğümüz ile temas ettiği anda başlar. Yemeği yavaş yemek ve çok çiğnemek sindirim sürecine önemli bir katkıdır. Beslenmede belirttiğimiz tat sıralaması sindirimde de aynı şekilde ilerler. Yani;

 

1.saat tatlı tat aşamasıdır. Yiyecek ağızdan mideye yol alır ve parçalara ayrılır. Toprak ve su elementleri baskındır. İlk aldığın tat tatlı tat olduğunda bu iki element bağ kurar. Kapha dosha artar. Toprak elementinin yarattığı ağırlığa biz aramızda yemek sonrası üzerime bir ağırlık çöktü deriz.

 

2.saat ekşi tat aşamasıdır. Yiyecek hala midededir ve daha küçük parçalara ayrılır. Toprak ve ateş elementleri baskındır. Oluşan hidroklorik asit yediğimiz proteini parçalamaya başlar ve yiyecekler ekşir, ateş elementi her şeyi yukarı ittiği için midede hafiflik hissedilir. Sindirim sırasında aşırı pitta enerjisi, egzama ve kızarıklık gibi dengesizliklere neden olabilir. Eğer bünyemizde pitta dosha baskın ise buna dikkat etmek gerekir.

 

3.saat tuzlu tat aşamasıdır. Bu aşamada artık toprak elementi yoktur ve su ile ateş elementleri baskındır. Yiyecek ince bağırsağa geçmiştir. Besini duodenumun tüm uzunluğu boyunca hareket ettirmek yaklaşık bir saat sürer, bu sindirim aşaması tamamen pittadır. Bunun nedeni, ateş olan asidik yiyecek ve safra karışımı, su olan pankreas özsuyu ile buluşur ve tuzlu olur. Safra ve pankreas enzimleri alkalidir. Asidik ve alkalin kombinasyonu, tuzlu suya çok benzeyen bir madde üretir. Sindirimin tuzlu aşamasında, yemeğimizde bulunan yağları, proteinleri ve karbonhidratları sindiririz. Bu aşamada yalancı acıkma olur. Yemek yemeden bu durumu bastırmak için birkaç kuruyemiş atıştırabiliriz.

 

4.saat keskin tat aşamasıdır. Hava ve ateş elementleri baskındır yani gaz devrededir. Ateş havayı ısıttığı için gaz oluşur. Bu durum ince bağırsağımızın ikinci kısmı olan jejunumda meydana gelir. Bu aşamada, iyice parçalanmış yemeğimiz enzimlerle dolar. Bünyemiz ağırlıklı pitta dosha ise bu evrede aşırı ısınabilir ve döküntü, kurdeşen gibi cilt rahatsızlıkları görülebilir. Bünyemiz ağırlıklı vata dosha ise de aşırı şişkinlik veya gaz oluşabilir.

 

5.saat acı tat aşamasıdır. Hava ve eter elementleri baskındır. Şimdiye kadar yediğimiz yiyecekler ince bağırsağımızın son bölgesi olan ileuma inmiştir. Mide ve bağırsaklar iyice hafifler ve açlık başlar. Beden serinler ve pitta sakinleşir. Genellikle bu aşamada hakim olan elementler nedeniyle hafiflik hissi oluşur ve açlık sinyalleri çalmaya başlar. Ancak tam sindirim süreci tamamlanana kadar tekrar yemek yememek önemlidir.

 

6.saat buruk tat aşamasıdır. Bu aşamada toprak elementi tekrar devrededir. Belli minerallerin, vitaminlerin ve suyun emilimi için buruk tat gereklidir. Artık yediğimiz yemekler çekumdadır ve sindirim tamamlanmış olup bedensel atıklar oluşmuştur. Sindirim sistemimiz, oluşan atıklarla beraber bedendeki ama (toksin) yı da dışarı atar. Artık tekrar yemek yiyebilirsin.

 

Her öğünün altı saatte sindirildiğini göz önüne alırsak bu aralıkta tekrar bir şeyler yemek sindirimin zekasını bozar. Yani bir yola çıktınız varışa gelmeden başa dönüp tekrar yola çıkmak gibi. Hücresel ve bedensel zeka algısı bozulduğunda hastalıklara ortam hazır olur.

 

Tülay Kospançalı

Aralık 2021

Fotograf : Anastasia Shuraeva