Nasıl Sevilir Bilmeden Sevmek Sevdiğimiz Kişiyi Yaralar
Hepimiz için az ya da çok bir gerçeklik payı var bu sözün, kesin var. Benim içinse çok daha fazlasını ifade ediyor; otuzlarımın son çeyreğinden itibaren hayatımı bu sözü anlamaya adadım desem yeridir.
Neredeyse son on yıldır sevgiyi anlamaya, yaratmaya ve çoğaltmaya kendini adamış bir keşiş gibi yaşarken “Sevgi İyileştirir”; “İlişkilerde yaralanıyor ve ilişkilerde iyileşiyoruz”; “Yaşamda ne yaparsak yapalım tek bir gayemiz var sevmek ve sevilmek” gibi iddialı laflar ederken sırtımı, ruhuna ne kadar dua etsem az, Alman şair Rilke’ ye dayadım elbette.
Genç Bir Şaire Mektuplar kitabında şöyle diyor:
“Sevmek de iyidir; çünkü zordur sevmek. İnsanın insanı sevmesi: Bize verilmiş ödevlerin hepsinden zoru budur belki, nihai ödev, en son sınama ve kanıt, diğer bütün uğraşların ona ulaşmak için hazırlık sayıldığı bir uğraş. İşte bu yüzden genç insanlar, her konuda acemi olanlar, sevmeyi beceremezler: öğrenmek zorunda oldukları bir şeydir sevmek.”
Neden mi sevgiye taktım kafayı? Samimi bir itirafla açıklamaya çalışayım bunu…
Yıllarca “Seviyorum” diyerek çok kalp kırdım, duygusal ve sözel şiddetin/manipülasyonun türlüsünü uyguladım, çünkü ‘sevilmezsem ölürüm’ sanıyordum.
Yalnız yaşamak, bu dünyada seven birinin kollarında olmamak çok tehlikeli bir şeydi. Sevgi bağımlısıydım, tıpkı bir alkolik yada bir kumarbaz gibi; sevgiyi kazanmak için varımı yoğumu kaybetmeye hazırdım.
Ve tabii ki, bana sağlıklı bir ilgi ve alaka gösteremeyecek, nam-ı diğer kaçıngangillere; sevgiden kaçınarak güven arayan kişilere çekiliyordum. Bu ilişkilerde çok canım yandı; çok da can yaktım.
Bebekken alamadığım sevgi dolu ilgi ve bakımın yarattığı boşlukla yanarak ve yakarak otuz küsur yıl yaşadım. Ne olduğu hakkında hiçbir fikrimin olmadığı ama her anımda, nereye gidersem gideyim ne yaparsam yapayım içimde, en derinlerimde taşıdığım bu boşluk hissi, inanın bana çok kötü bir şeydi.
Koca insan olup elime ekmeğimi aldığım, özgürce seyahat edip hayatımı kimseye hesap vermeden yaşamaya başladığım yıllarda küçüleceğine gitgide büyüyor ve acısı cayır cayır canımı yakarken ben daha öfkeli ve daha kontrolcü birine dönüşüyordum.
Böyle böyle gün geldi, canıma tak etti; gözümü kaçırmak yerine diktim iki gözümü o boşluğa, girdim içine oturdum hatta.
Meme ve kucak için ağlayan bebeğin gözünden gördüm dünyayı; karanlık ve korkunçtu. Kucakladım onu, bağrıma bastım bir güzel. Hala da kucaklarım ağladığında.
Özgürlük sadece ekmeğini kazanmakla ya da kimseye hesap vermek zorunda olmadan yaşamakla kazanılmıyormuş.
Hakiki özgürlük sevmeyi öğrendiğinde mümkünmüş meğer.
Bir özgürlük savaşçısıyım bu hayatta; özgürlüğe erişmek için sevmenin ve sevilmenin önündeki engellere meydan okuyan bir savaşçı.
Funda Battle
Şubat 2021
Fotograf: Tatiana Syrikova